beautiful love -- sophie milman

2 Şubat 2011 Çarşamba


Saat kendi kafasına göre ilerlerken –genel kurallara rest çekercesine- siyahtan bolca payını almış bir Marmara gecesinde kendimi dinliyorum..

Yoldan geçen arabalar bir yerlere varma çabasında..

Benimse gidecek bir yerim yok, buradayım, burada olmak istiyorum aslında sonsuza dek..

Ne zaman uzaklaşsam bu deniz kokusundan, elime yüzüme bulaştırıyorum hayatı…

Ummadığım darbeler alıp olgunlaşarak küçülüyorum kendi gözümde..

Tıpta bir teşhis koyamadılar bu halime ama ben bazen hipokondriyak olduğumdan şüpheleniyorum, sonra bunu şizofreniye bağlıyorum falan, iyice içinden çıkılmaz hal alıyor her şey.

Oysa o kadar basit ki, sadece saçmalık bu..

Yıllardır duygularımın üzerine yüklediğim bu kasvetin hiçbir mantıklı açıklaması yok.

Bazen diyorum; keşke henüz bebekken yok olabilseydim, işte o zaman beyaz kanatlarımla dünyayı izleme şansım olurdu gökyüzünden..

Bembeyaz, sapasağlam kanatlar ve yıldızların aydınlığı..

Özendiğim kelebekler kadar hür yaşayabilirdim, hem de hiç yara almadan..

Olmadı işte..

Şimdi buradayım ben ve kendimi parçalamak pahasına yürüyorum ayaklarımı kanatan yollarda..

Şehirlerarası duraklarda aşındırıyorum gülümseyişlerimi, gözlerimin rengi soluyor yavaş yavaş..

Gitme vaktim gelsin istemiyorum hiç..

kendi şizofreni oyunumda başrol olmaktan sıkıldım ben..

Ölesim var işte,

Birkaç intihar lazım şimdi bana..


zek* ikişubatikibinonbir sıfırsıfıronüç.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

1 düşünce 1 söylem